K
İTAPLAR HAKKINDA YAZILARIM / KÜLTÜR-SANAT
| Yazın | Fotoğraf | Tiyatro | Gezi | Diğer

KİTAPLAR HAKKINDA YAZILARIM

"KARŞIDEVRİMCİLER" ÜZERİNE

Karşıdevrimciler arkadaşım sevgili Kaan Arslanoğlu'nun son romanı. Bu romanında da son dönem romanlarında olduğu gibi bir dönem panoraması çizerken, ilk romanlarından farklı olarak "düşünce beyan eden roman izleğini" sürdürmüş.

Ona göre "ne yazık ki (bu benim yorumum)" bu dünyada ve bu ülkede "elle tutulur ve sahip çıkılır" hiç bir değer kalmamış durumda; "armudun sapı, üzümün çöpü" halleri yani. İnsanlar hep yanlış bir yerlere savrulmuş; herkesin bu "ayrılık"ta birleştiği tek bir sözcük var (o da birbirine yönelik olarak kullandıkları) : "Tencere dibin kara, seninki benden kara"!

Ama Kaan bu kez düşüncelerini ve eleştirilerini daha dikkâtli bir şekilde "incitmemeye çalışarak" ortaya koymuş. Aslında "duygularını yansıtan tepkilerini" demek daha doğru olacak; hepsi açık, net ve anlaşılır bir şekilde dile getirilmiş. Benim gibi "biraz yaşlanıyor" galiba!

* * *

Roman tekniği olarak ise bence öncekilerden daha sade ve daha "profesyonelce"! Eski romanlarda alışageldiğimiz düşüncelerin insan ve yaşamı içinde akışı yerine daha çok olay ve olguları, olabildiğince hızlı bir şekilde, tıpkı Amerikan filmleri ya da bir çok tv'de benzerleri ardarda yinelen "güncel politik" diziler gibi olayların belirli bir merakla ortaya konulduğu bir roman örgüsü var.

İç sesler farklı harf karakteriyle gerek oldukça bölüm aralarına serpiştirilmiş. Okumayı kolaylaştıran bir çözüm. O bölümlerde de Arslanoğlu kahramanlarının duruma ve diğerlerine, çoğu zaman da ana roman karakterine yönelik "duygu ve düşünceleri"ni yansıtmış çoğunlukla. Ama hepsinde de konuşan o tipler değil de Kaan Arslanoğlu'nun o tiplere dair düşüncelerini kanıtlayacak şekilde ifade edilmiş.

Romanda pek çok yazar karakterlerini oluşmaya başladıktan ve ortaya çıktıktan sonra serbest bırakır. Onların roman içinde kendi yollarını bulması hem okuyana hem de yazana keyif verir. Romancı birden önce "yaratan"a, sonra da yarattığını izleyen bir "muhabir"e dönüşür. Yaratanın güzelliğine aktarıcının kendinden kattığı maharet yazılanı roman yapar.

Karşıdevrimciler'de ise romanın kahramanları gerçek yaşamdaki eşleştikleri tiplerinin özelliklerini Kaan'ın penceresinden aktardıkları için onlar daha önce "yaratılmış" durumdalar. Dahası yaptıkları da Kaan'ın gözünden onları en iyi ifade edecek durum ve olaylarla sınırlanmış. Dolayısıyla "macera" ve bilinemezliğin verdiği keyif fazla yok. Onun yerine acaba "adama ne olacak" sorusunun yarattığı merak romanın yarısından sonra öne çıkıyor ve romanı okutuyor.

Yine de romanda yazılanların gerçekliğini değil de, onun içindeki yaratıyı görmeye çalışmak insanı okurken yoruyor. Bu açıdan hem çok kolay okunan ama aslında okuması "zor" bir roman.

* * *

Sonunda "bu romanı okuyunca ne oldu, ne öğrendim bu romandan" diye kendi kendime sorduğumda bir tek yanıt verebildim: "Kaan giderek daha 'çok satan bir yazar' olma yolunda emin adımlarla ilerliyor!"

Bu değişimi görmek benim ilginç. O önce bir arkadaş, bir hekimdi benim için.

Şimdi "bir yazar". Ama daha önce yazdıkları daha çok "roman"dı.

Yaşam demek ki herkese olmak istediğini öğretiyor.

10.02.2009-İstanbul

 


OKUDUĞUM KİTAPLAR ANA SAYFASI

Bu kitap ya da bu yazı üzerine görüş ve düşüncelerinizi iletmek için bana mesaj atabilirsiniz. E-posta: musutlas@gmail.com

 

  

SON DÜZENLEME TARİHİ: 10.02.2009                                                                        GERİ DÖN
@: Düzenleyen: Mustafa SÜTLAŞ. Bu sayfanın her hakkı mahfuzdur.
 
....