Y
AZILARIM / Sağlık Hakkı-Hasta hakları
| Bu yazılar her hafta cumartesi günleri Bağımsız İletişim Ağı'nin BİAMAG Sayfasında yer almaktadır.|

Çocukların Ağrıları ve Acılarının Giderilmesi

Hekimler ve sağlıkçılar çocuklara yönelik olarak uyguladıkları tanı ve tedavi süreciyle ilgili işlemler sırasında çocuğun ağrı ve acı duymaması için gerekli özen ve dikkati göstermeli. Aileler de haklarının bilincinde olarak hizmet talebinde bulunmalı.


BİA Haber Merkezi
19/08/2006    Mustafa SÜTLAŞ

BİA (İstanbul) - Sağlık hizmeti öncelikle hastalanmamayı hedefler. Bunun için gerekli önlemleri almak bir hekim ve sağlıkçı için belki de en temel görev sayılabilir. Hastalık hali söz konusu olduğunda da nedene yönelik tedavi ile sorunun giderilmesi ve eski sağlıklılık haline döndürülmesi hekimin temel görevi olur.

Ama tanı ve tedavi sürecinde hastanın ağrı, acı ve ıstırabının giderilmesi de nedenin bulunması ve ortadan kaldırılması kadar önemli. Bazı durumlarda ağrının şekli hekimi tanı koyma veya tedavi sürecini izlemede yardımcı ve yönlendirici olsa bile hekimliğin temel kural ve ilkleri ağrı ve acının giderilmesini önemli bir görev olarak tanımlanmıştır.

Her birey acı ve sıkıntıdan korunma hakkına sahip

Hipokrat Andı'ndaki "ağrıyı giderme" yükümlülüğü, daha sonra ortaya konulmuş bir çok bildirge, sözleşme ve ulusal mevzuatta mevcut.

Örneğin "Avrupa Birliği Hasta Hakları Statüsü"nün (Roma- Kasım 2002) 11. maddesinde "Gereksiz ağrı/acı ve Sıkıntıdan Sakınma/Kurtulma Hakkı" başlığıyla "Her birey hastalığının her aşamasında, mümkün olduğu ölçüde acı ve sıkıntıdan korunma hakkına sahiptir" deniliyor.

28-30 Mart 1994'te Amsterdam'da gerçekleştirilen toplantıda kabul edilen "Avrupa'da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi"nde ise "Hastalar son bilgilerin ışığında çektikleri ıstırapların iyileştirilmesi hakkına sahiptirler" deniliyor.

Hekim çekilen acıyı olabildiğince azaltmaya çalışır

Ülkemizde Türk Tabipleri Birliği'nin 1 Şubat 1999 tarihinde kabul edip yürürlüğe koyduğu "Hekimler Meslek Etiği Kuralları"nın "Terminal Hastalara Yardım" başlıklı 28. maddesi ise "Hekim, terminal dönemdeki hastalara her türlü insani yardımı yapmaya ve insan onuruna yaraşır koşulları sağlamaya ve çekilen acıyı olabildiğince azaltmaya çalışır" diyerek acı ve ağrı konusunda hekimin nasıl tutum alacağı ortaya koyuyor.

Bu genel düzenlemelerin ışığında çocukların bu konuyla ilgili durumlarına bakıldığında durumun daha da önem taşıdığı görülecektir.

Çocuklar ağrı ve acıyı ağlayarak ifade eder

Çocuklar öncelikle bir yetişkine göre daha "zayıf ve narin"dirler. Ağrı eşikleri erişkinlere göre daha düşüktür. Diğer yandan onlar erişkinler gibi kendilerini yeterince ifade edemedikleri için; aslında "ağrı ve acı" halinde bir tepki olarak gündeme gelebilen "ağlama" çocuk bir çok durumda kendisini ifade etme aracıdır.

Bu nedenle erişkinler, özellikle de ebeveynler, çocuğun ağrı ve acı durumunda verdiği "ağlama" reaksiyonunu kanıksamışlardır ve yeterince duyarlı yaklaşmazlar. Oysa çocuğun kendisini ifade etmek için yeğlediği ağlama ile, acı ve ağrıdan kaynaklanan ağlaması arasında bir çok fark vardır.

Ancak bu farklar çocuğun "normal ve olağan" halini bilen bir kişi tarafından fark edilebilir. Bu ise çocukların hastalık hallerinde; olanaklar ölçüsünde onu sağlıklıyken de izleyen bir hekim tarafından muayene edilmesi, hastalığının tanı ve tedavi işlemlerinin yapılması en doğru olan yaklaşımdır ve her ebeveyn tarafından bu bir hak olarak görülüp talep edilmeli. Daha doğrudan söylersek çcouklar için "sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkı" ancak onu sağlıklı olduğu durumdayken de bilen bir hekim ve sağlık kurumuna ulaşması biçiminde anlaşılmalı.

Hekimler çocuklara gereken özen ve dikkati göstermeli

Diğer yandan hekimler ve sağlıkçılar çocuklara yönelik olarak uyguladıkları tanı ve tedavi süreciyle ilgili işlemler sırasında da çocuğun ağrı ve acı duymaması için gerekli özen ve dikkati göstermeliler. Bu da çocuklara verilen sağlık hizmeti sırasında en önemli noktalardan birisi.

Mevcut ağrı ve acının azaltılması, çocuk için, tıpkı erişkin bir bireyde olduğu gibi; en az ağrı ve acıya yol açmamak kadar önemli, bir yükümlülük. Bu yükümlülüğün gereğini yerine getirmek başta hekimler olmak üzere tüm sağlıkçıların görevi olmalı.

Aileler de sorumlukları bilmeli

Çocuğun yasal temsilcileri, refakatçileri ve yakınları tarafından da bu görev iyi bilinmeli; tanı ve tedavi süreçleri sırasında özellikle talep edilmeli. Gerekli durumlarda buna yönelik olarak anestezi uygulanması, çocuğun rahatlatılması vb. tıbbi işlemler ve girişimler gerçekleştirilmeli ve bunlar da tedavinin içinde sayılmalı.

Ağrının çocuk için öneminin farkında olunması, ne yazık ki onun her zaman gerektiği şekilde değerlendirilmesi ve en etkin bir şekilde tedavi edilmesini sağlamaz. Bunun en önemli nedenleri arasında ağrı ile ilgili eğitim ve bilginin yetersizliği ya da var olan bilginin yeterince uygulanmaması söz konusu olabilir.

Diğer yandan hekimler ve sağlıkçılar bu konuda yapılması gereken işlemleri bilseler bile, gündelik uygulamalarındaki sorunlar ve sıkışıklıklar nedeniyle, bu uygulamaları gerçekleştirmek için genellikle yeterince sabır göstermezler ve zaman ayırmazlar.

Tabii bir bölüm sağlıkçı açısından bu konuya gösterilen duyarlığın, özenin ve dikkatin azlığı da rol oynuyor.

Oysa çocuğun ağrı ve acısının giderilmesi çocuğu rahatlatır; bu ise o sırada yapılması gereken diğer tıbbi işlemlerin daha kolay gerçekleşmesini sağlayarak çocuğun sağlığına olabildiğince hızlı bir şekilde kavuşmasını yol açar. Bu konudaki mesleki ve etik kuralların gereği olan böylesi bir yaklaşımı çocukların ebeveynleri talep etmeli.

Onlar çocukları adına sağlık hizmeti aldıkları kurumların ve burada çalışanların, bu yönden de duyarlı, özenli ve dikkatli davranmalarını istemeli, haklarının bilincinde olarak hizmet talebinde bulunmalılar.

Tüm bunlar gerçekleşirse her şeyden önce çocukların bu anlamdaki "hak ihlâllerine" olanak tanınmamış olur ve insanın onuruna yakışır bir hizmet alması sağlanır. (MS/KÖ)

.....