Gençlerin Sağlık Hakkı, Sağlıklı Yaşama Hakkı ve Sağlık Hizmetinden Yararlandıkları Sıradaki Hakları

Giriş

HERKES için temel bir hak olan “sağlık hakkı ve sağlıklı yaşama hakkı” yalnız ulusal anayasada değil, bir çok uluslar arası sözleşmede de özel olarak vurgulanarak tanımlanmıştır.

Bu hak ve bu hak çerçevesinde yararlanılması gereken kimi hizmet ve olanaklara, “çocuklar ve gençler” için bazı belgelerde daha ayrıntılı yer verilmiş, hatta “pozitif ayrımcılık” bağlamında “özel düzenlemeler” de yapılmıştır.

Resmi verilere göre Türkiye’de nüfusun % 50’si 20 yaş ve  altındadır. Bu nedenle bu hakların tanımlanması ve uygulamada varolması çok daha önemli bir hale gelmektedir.

Dolayısıyla ülkemiz “gençlerinin” bu haklarının farkında olması, haklarla ilgili bilgilenmesi, bu hakların “hakkı olduğu bilincine varması ve böylelikle, bu hakları talep edip, gündelik yaşamda ve uygulamada yararlanır hale gelmesi” çok önemlidir. Bu aynı zaman da söz konusu hakların geliştirilmesi, içerik ve kapsamının genişletilmesi, yaygınlaştırılması açısından da yararlı olacaktır.

Sürecin “gençler ve onların örgütleri” tarafından sahiplenilmesi ve yönlendirilmesi ise “içeriden bir mücadele” verilmesi bakımından anlamlı ve önemlidir. Bu nedenle “gençlik örgütleriyle içinde gençlerin bulunduğu her türden örgütlenme ve yapılanma”, önündeki işlerin içinde bu çabalara katılmalı ve öncelik vermelidir.

Her türlü “temel hak” için bilinmesi gereken bir başka önemli nokta, bu hakların herhangi bir “mücadele sürecini” gerektirmeden, o hakları sağlayanlarca -ki bu bağlamda en önemli sağlayıcının ‘devlet’ olduğu unutulmamalıdır- “verili durum, mevcut koşul ve ortamlarda” yararlanması gereken kesime sunulması, dolayısıyla gündelik yaşamın içinde varolmasıdır.

Bu saptamadan yola çıkarak; “gençlere ve örgütleri”nin sorumluluğunu “fark etmek, öğrenmek, içselleştirmek, bilincine varmak, talep etmek ve geliştirmek” biçiminde tanımlayabiliriz.

Diğer yandan, bu hakların “yokluğu ya da gereğinin yapılmaması” nedeniyle gençlerin vermek zorunda kaldıkları “hak mücadelesini” söz konusu haklar bakımından “olumlu ve sevinilecek bir durum” olarak değil, tam tersine “bu hakları muhataplarının yararlanmasına açmayan sorumlular” açısından “olumsuz” bir durum olarak nitelendirmek gereklidir.

“Hakların dile getirilmesi ve bunlardan yararlanacak olanların bilgilendirilmesi” ayrıca bu “haklardan yararlanma ve kullanılma süreçlerinin izlenmesi ve kamuoyuna duyurulması”, başta bu hakların muhatabı olan gençler olmak üzere herkesin hem hakkı hem de ödevi olmalı; gençlerin örgütleri ise yukarıda tanımlanan sürecin en temel sorumlusu sayılmalıdır.

 

Gençler ve gençlik

GENÇLİK “kategorik” olarak kendi başına ve bağımsız bir “toplumsal sınıf ya da katman” değildir. Gençlik, dünyada yaşanılan süre ile bedenin değişimi, başka bir deyişle “yaş ve yaşın getirdiği bazı özellikler” temel alınarak belirlenen bir “dönemi ve bu dönemdeki insan grubunu” tanımlar. Gençliği ortaklaştıran ve buluşturan diğer dinamiklerin tümü bu temel olguya dayalı olarak şekillenir.

Gençliğe bilimsel olarak bedenin gelişmesi ve şekillenmesi açısından bakıldığında 10-24 yaş arasındaki dönemdeki insanlara “genç insan” nitelendirmesi yapılmaktadır. Bu dönemin en önemli unsuru olan “Ergenlik Dönemi” (Adolesan) ülkeden ülkeye değişmekle birlikte 12-15 yaş arasıdır. (Bazı coğrafyalarda ve ırklarda 18 yaşına kadar uzayabilmektedir.)

Gündelik yaşamda “gençlik dönemi” olarak kabul edilen dönem ise 15-24 yaş arasını kapsamaktadır. Bir çok ülkede biz de de olduğu gibi, bu dönemin içinde bulunan 18 yaş “reşit olma=çocukluktan çıkma=kendinden sorumlu olma yaşı” olarak kabul edilmektedir.

Diğer yandan ülkemiz mevzuatında “özellikle evlilik kurumu”nun tanımı çerçevesinde “15 yaşından sonra ailenin rızası veya mahkeme kararıyla” evlilik söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla “evli insanlar”, 18 yaşın altında olsa bile erişkinlerin bazı haklarından yararlanabilmektedirler.

Buna göre gençliğin 18 yaşına kadar olan bölümü yasal olarak “çocuk” olarak kabul edildiğinden “çocukların sahip olduğu haklar”ın tümü bu dönemde gençler için bir hak durumundadır. Benzer olarak 18 yaştan sonraki gençlik dönemi için de “erişkinlerin bir vatandaş, yurttaş olarak sahip olduğu hakların” tümü gençlik için geçerlidir. Dolayısıyla gençlik bu yasal tanımlar çerçevesinde kendilerinden yana olan tüm haklara “pozitif anlamda” sahiptirler.

Gençliğin, tıpkı “çocukluk dönemi” gibi ikinci bir temel özelliği vardır. Bu da “fizyolojik, psikolojik ve sosyal” olarak bir “gelişim dönemi” olmasıdır. Dolayısıyla toplumun ve onların dışındaki kesimlerin, onların bu gelişiminin “eksiksiz ve tam olarak” sağlanması için de bazı sorumlulukları ve yükümlülükleri bulunmaktadır.

Bunların her biri doğrudan “bir hak” olarak tanımlanmamış olsa bile “yine de var olmaları ve gençliğin yararlanmasına sunulması” gereklidir.

Gençliğe dair üçüncü önemli saptama “gençlerin ve gençliğin” toplumun içinde bir “birey ve o bireylerden oluşan bir grup”, dolayısıyla toplumsal ve sosyal yaşamın önemli unsurlarından birisi olmalarıdır. Bunun toplum tarafından da kabul edildiği yerlerde gençler her türlü söz ve karar sürecinde hem bireysel olarak, hem de içinde bulundukları grupları ve kendi öz yapılarıyla birlikte “etkin ve etken katılımları” sağlanmaktadır. Bunun her yerde böyle olması  ve kabulü gereklidir.

Sonuç olarak “gençler ve gençlik” İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de garanti altına alındığı üzere yaşamda varol ma, kendilerini geliştirebilme, toplumsal ve sosyal olayların gerçekleştiği; yaşamın içindeki, ekonomi, siyaset, inanç, bilim ve sanat gibi alanlarının tümünde varolabilmelidir.

 

Gençliğin Önem ve Anlamı

SON bilimsel verilere göre gençlerin nüfusu neredeyse dünya nüfusunun yaklaşık %30’una ulaşmıştır. Bunların da %85'inin gelişmekte olan ülkelerde yaşadığı bilinmektedir. Diğer yandan yaklaşım olarak gençlik dönemini çocukluk ile erişkinlik arasında hızla geçen bir ara dönem olarak değerlendirilmesi doğru değildir. Gençlik dönemi yaklaşık olarak 70 yıllık bir yaşamın %20’sini oluşturmaktadır. Bu durumuyla gençler aynı zamanda pek çok ülkenin ekonomik ve sosyal yaşamının en önemli gücü halindedirler. Diğer yandan gençlik döneminde oluşan davranış biçimleri hem bireyi hem toplumu etkilemekte ve şekillendirmektedir.

Gençler fiziksel, ruhsal yönden gelişirken çeşitli “riskler ve yaşamındaki yeni durumlar”la karşılaşmakta, sağlıklılık halleri ve sağlıklı yaşamaları bunlardan sürekli olarak etkilenmektedir.

Ergenlik, adet görme, cinsellik ve cinsel aktivite, buna bağlı olarak ortaya çıkabilen gebelik riski ve istenmeyen gebelikler ya da isteyerek yapılan düşükler, gebelikten korunmaya yönelik tedbirlerin alınması ya da alınmaması, bu amaçla çeşitli ilaçların kullanımı ve bunların etki ve yan etkileri, cinsel faaliyet nedeniyle ortaya çıkan sağlıkla ilgili riskler ve bu yolla geçen çeşitli hastalıklar (CYBE=Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar), toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, cinsel şiddet, sigara, alkol, madde kullanımı gibi bağımlılıklar, bunlar arasındadır ve hepsi de aslında tüm toplumu ilgilendiren ve etkileyen durumlardır. Bunlar gerektiği gibi yaşanmadığında çeşitli sorunlar çıkmaktadır.

Sorunun sağlık açısından büyüklüğünü ve önemini anlamak için bazı verilere bakacak olursak şunları görebiliriz:

·        Dünyada her yıl doğan yaklaşık  15 milyon çocuğun annesinin  henüz ergenlik döneminde olduğu bilinmektedir.

·        Her yıl meydana gelen sağlıksız düşüklerin 4  milyonu (%25) yine aynı yaş grubunda görülmektedir.

·        Yeni HIV/AIDS vakalarının yarısının da bu dönemde yani 10-24 yaş grubunda olduğu kaydedilmektedir.

·        Dünya üzerinde yaşayan gençlerin büyük bölümü “yoksulluk ve yoksunluk” içinde yaşamaktadır. Buna göre gençlerin 238 milyonu  günde 1 $'ın altında bir gelirle yaşamak zorundadır ve bu rakam tüm genç nüfusunun yaklaşık %25’ine denk gelmektedir.

·        Gençliğin büyük bölümü yetersiz eğitim almakta (2000 yılı verilerine göre, yaklaşık 82 milyon genç kadın ve 51 milyon genç erkek (10-24) okur-yazar değildir. Az gelişmiş ülkelerde, kızların sadece %13'ü ve erkeklerin %22'si orta okula gitmektedir), iş bulamamakta (Dünyada 10 ile 14 yaş arası 73 milyon ergen genç çalışmaktadır. Buna karşın gelişmekte olan ülkelerdeki işsizlerin %80’ini, dünyada ise %50'sini gençler oluşturmaktadır.), yetersiz,  yanlış ve dengesiz beslenmekte, bundan kaynaklanan sorunları yaşamakta, erken yaşta evlilik yapmak, erken ve çok çocuk doğurmak, bu nedenle çeşitli bulaşıcı hastalıkların hedefi haline gelmekte, cinsel şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalmakta, seks endüstrisinin nesnesi haline dönüşmekte, intihara yönlendirilmekte, savaşa ve silahlı çatışmalara zorlanmakta, doğrudan katılmasalar bile, çocuklardan sonra bu çatışmaların en büyük mağdurları arasında yer almaktadırlar.

Türkiye'deki duruma bakıldığında da ortaya çıkan tablo ne yazık ki çok olumlu değildir. Buna göre ülkemizdeki kız çocuklarının “%40'ı ilk okulu bitirmemekte”, “%50'i orta okula hiç gitmemekte”, “640,000 okul çağındaki kız çocuğu ise okuma yazma dahi bilmemektedir. Bunların 250,000’i Doğu ve  Güney Doğu Anadolu’daki 10 kentte yaşamaktadır”.

Günümüz dünyasında “gençlik dönemi”ne baktığımızda; bu dönemi yaşayan “gençler”in dünyaya egemen olan “kapitalist sistemin” etkisi altında çok zor koşullarda yaşamlarını sürdürmekte ve onun yarattığı olumsuzluklardan en çok etkilenen kesimlerden birisi olduğunu görüyoruz. Ancak diğer yandan da bu dönemi yaşayan gençlere ilişkin olarak  dünyada giderek daha belirginleşen “insan hakları düşüncesi”nin de etkisiyle yeni hakların tanımlandığını ve bunların sürekli geliştiğini de fark ediyoruz.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı “sağlık hakkı”, “sağlıklı yaşama hakkı” ve “sağlık hizmetlerinden yararlanırken sahip olunan haklar” daha fazla önem kazanmaktadır.

 

Gençlerin toplumsal yaşamdaki konumları

BURADA dile getireceğimiz hakları daha kolay anlatabilmek için onların muhatabı olan gençliği, toplumsal yaşamdaki konumları bakımından temel olarak üç farklı gruba ayırmakta yarar vardır.

·     Öğrenci gençlik (Temel eğitim ve Üniversite eğitimi içinde bir eğitim sürecini yaşayanlar)

·     Çalışan gençlik (Yaşamını sürdürebilmek için bir karşılık alarak bir ekonomik faaliyet içinde olanlar -Ücretli olarak çalışanlar ve ev ekonomisi için çalışanlar)

·     “Evinde” oturan gençlik (Kendini geliştirme dışında herhangi bir üretim ve eğitim faaliyeti içinde olmayan gençlik grubu)

Bu üç grubun her birisinin içinde cinsiyete göre ayrıca bir farklılığın ve bu farklılıklardan kaynaklanan sorunların, ayrıca bu farklılıklardan yola çıkılarak düzenlenmesi gereken hakların olabileceği de öngörülmelidir.

Bu bağlamda “Gençlerin sağlık hakkı, sağlıklı yaşama hakkı ve sağlık hizmetlerinden yararlanırken söz konusu olan haklarını”

·     Tüm grupların ortak gereksinimler ve bunların gerektirdiği haklar,

·     “Özel”(yukarıda belirtilen gruplar içinde) gereksinimler ve bunların gerektirdiği haklar,

bağlamında değerlendirilebiliriz.

Bu hakların yalnızca tanımlanması ve ortaya konulmasının yeterli olmayacağı açıktır. Bu bağlamda bu hakların uygulamada varolması için “yapılması gerekenler” de ortaya konulmalıdır.

Bunu da;

·     Bireylerin teker teker “bir ebeveyn” ve/veya gençlerle ilişkide olan kişiler sıfatıyla yapması gerekenler,

·     Toplumun ve toplum içinde bulunan resmi ve sivil kurum ve her türden yapıların yapması gerekenler

·     Gençlerin ve gençlik örgütlerinin yapması gerekenler

olarak ayrı başlıklarda ele alabiliriz.

Gençlerin sağlık hakkı ve sağlıklı yaşama hakkının içeriği ve buna ilişkin tanımlar

BURADA öncelikle söz konusu ettiğimiz bu hakların temel ve önemli belgelerde nasıl yer aldığı bilinmelidir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni bir  yana koyarsak ilk olarak ele alınması gereken belge; buna dayanılarak ortaya konulan bir genel belgedir. “BM  Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi” başlıklı bu belgede gençlere de yer yer özel atıflar yapılmakta ve bu bakımından  “temel bir dayanak” olarak büyük önem taşımaktadır.

“Yaşama hakkı” gibi en temel hakkı “anlamlı” kılan, bu hakkı tamamlayan hakları ortaya koyan bu belgenin “Maddi haklar” başlıklı üçüncü bölümünde yer alan çeşitli maddelerde konu çeşitli başlıklar altında ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır.

“Ailenin, anneliğin, çocuk ve gençlerin korunması”nı özel ve önemli bir alan olarak öncelikli olarak düzenleyen bu belgenin “10. Madde”sinde aynen şöyle denilmektedir:

“Bu Sözleşmeye Taraf Devletler şu korumaları sağlar:

1.   Toplumun doğal ve temel bir birimi olan aileye, özellikle kuruluşu sırasında ve bakmakla yükümlü oldukları çocukların bakım ve eğitim sorumluğu devam ettiği dönemde, mümkün olan en geniş ölçüde koruma ve yardım sağlanır. Evlilik, evlenmeye niyetlenen çiftlerin serbest rızaları ile meydana gelir.

2.   Annelere doğumdan önce ve sonra makul bir süre özel koruma sağlanır. Çalışan annelere bu dönem için ücretli izin veya yeterli sosyal güvenlikten yararlanabilecekleri bir izin verilir.

3.   Nesep veya diğer şartlar bakımından hiç bir ayrımcılık yapılmaksızın, bütün çocuklar ve gençler için özel koruma ve yardım tedbirleri alınır.

·        Çocuklar ve gençler ekonomik ve toplumsal sömürüye karşı korunur.

·        Çocukların ve gençlerin ahlaklarına veya sağlıklarına zararlı bulunan veya onların yaşamları için tehlikeli olan veya onların normal gelişmelerine engel olan işlerde çalıştırılmaları kanunla cezalandırılır.

·        Devlet ayrıca, çocukların ücretli olarak çalıştırılmasının hukuken yasaklandığı ve cezalandırıldığı asgari yaş sınırını tespit eder.”

Çocuğun ve gençliğin varlığını ve yaşam içinde gelişmesini garanti altına alan, “koruma görevi ve yükümlülüğünü” anlamlandıran, birbiriyle “ilişkili” bir şekilde değerlendirilmesi gereken üç temel nokta vardır: Bunlar “sağlık”, “eğitim” ve “çalışma” konularıdır.

Bu bağlamda “Yaşama standardı hakkı” başlıklı “11.  Madde”de;

1.   Bu Sözleşmeye Taraf olan Devletler herkese, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam standardına sahip olma sağlar. Bu standart, yeterli beslenmeyi, giyinmeyi, barınmayı ve yaşama koşullarının sürekli olarak geliştirilmesini de içerir. Taraf Devletler bu hakkın gerçekleştirilmesini sağlamak için, kendi serbest iradelerine dayalı uluslararası işbirliğinin esas olduğunu kabul ederek, uygun tedbirleri alırlar.

2.   Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, açlıktan kurtulmanın herkes için temel bir hak olduğunu kabul ederek, kendi başlarına ve uluslararası işbirliği yoluyla, özel programlar da dahil, aşağıdakiler için gerekli olan tedbirleri alır:

a.      Teknik ve bilimsel bilgiyi tam olarak kullanarak, beslenme prensipleri ile ilgili bilgileri duyurarak ve doğal kaynakların etkili bir biçimde geliştirilmesini ve kullanımını sağlayacak bir yolla tarım sistemlerini ilerleterek veya reform yaparak, üretme, üretilenleri saklama ve dağıtma yöntemlerini geliştirmek;

b.      Yeryüzündeki besin kaynaklarının ihtiyaçlara göre eşit dağıtılmasını sağlamak için, gıda ihraç eden ve gıda ithal eden ülkelerin sorunlarını dikkate almak.

Aslında yaşama standardını sağlayan en önemli unsur “sağlık standardı”dır ve bu da “Sağlık standardı hakkı” başlıklı “12. Madde”de söyle ortaya konulmuştur.

1.   Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır.

2.   Bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir:

a.      Varolan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişmelerinin sağlanması;

b.      Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme;

c.       Salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü;

d.      Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması.

Bu belgede yer verilen haklar ayrıca;

“Çalışma hakkı” başlıklı “6. Madde”de; “Çalışma hakkı herkesin kendi seçtiği ve girdiği bir işte çalışarak geçimini sağlama imkanına ulaşma hakkını da içerir”;

“Teknik ve mesleki rehberlik hizmetleri ile öğretim programları yapmak, bireyin temel siyasal ve ekonomik özgürlüklerini koruyan şartlar içinde ekonomik, sosyal ve kültürel gelişme ile tam ve üretken istihdamı sağlamak”;

“Adil ve uygun işte çalışma şartları” başlıklı “7. Madde”de; “Hiç bir ayrıma tabi tutulmaksızın özellikle kadınların erkeklerin çalışma şartlarından daha alt düzeyde olmayan şartlarda çalışmaları güvence altına alınarak, eşit işe eşit ve adil ücret”; “kendisi ve ailesi için nezih bir yaşam”; “Güvenli ve sağlıklı çalışma şartları”; “Dinlenme, çalışma arası, çalışma saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ile ücretli yıllık izin ve resmi tatillerde ücret verilmesi”.

“Sosyal güvenlik hakkı” başlıklı “9. Madde”de; “herkese sosyal güvenlik hakkını tanır. Bu hak, sosyal sigorta haklarını da içerir”;

“Eğitim ve ilköğretim hakkı” ile ilgili 13. ve 14. maddelerde de “ilköğretim zorunludur ve herkese ücretsiz ilköğretim sağlanır;”

diyerek; benzeri çok sayıda düzenlemeyle gençlerin gelişiminin sağlanması bakımından eğitim yönünden sahip olmaları gereken hakları herkes açısından ortaya koymaktadır. (Burada dile getirilen hakların ayrıntıları bu çalışmanın diğer bölümlerinde yer almaktadır.)

İkinci -mevcut entegrasyon süreci açısından da değerlendirildiğinde çok anlamlı ve önemlidir- bir diğer belge “Avrupa Sosyal Şartı”dır.

Bu belgede BM Sosyal ve Ekonomik haklar Sözleşmesi’nde belirtilen düzenlemelere benzer biçimde “Hiçbir ırk,  renk,  cinsiyet,  din,  siyasal görüş,  ulusal soy veya sosyal köken ayırımı gözetmeksizin sosyal haklardan yararlanma hakkının sağlanması gerektiği” temel bir kural olarak ön görülmüştür.

Bu kural doğrultusunda da;

·        “Çocuklar ve gençler uğrayacakları bedensel ve manevi tehlikelere karşı özel korunma hakkı”

·        “Tüm çalışanların güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarına sahip olma hakkı”

·        “Herkes ulaşılabilecek en yüksek sağlık düzeyinden yararlanılmasını mümkün kılan her türlü önlemlerden faydalanma hakkı”

·        “Tüm çalışanlar ve geçimini temin ettikleri kişiler sosyal güvenlik hakkı”

·        “Yeterle kaynaklardan yoksun herkes,  sosyal ve sağlık yardım hakkı”

·        “Sosyal refah hizmetlerinden yararlanma hakkı” “

·        “Özürlü kimseler, özürlerinin nedeni ve niteliği ne olursa olsun,  mesleki eğitim,  rehabilitasyon ve topluma yeni intibak hakkı”

·        “Toplumun temel birimi olarak aile,  tam gelişmesini sağlamaya yönelik uygun sosyal,  yasal ve ekonomik korunma hakkı”

·        “Medeni hallerini ve aile ilişkilerine bakılmaksızın,  analar ve çocuklar uygun sosyal ve ekonomik korunma hakkı”

açıkça tanınmış ve garanti edilmiştir.

 

Bu hakların ayrıntıları şartın daha sonraki maddelerinde ortaya konulmuştur. Söz konusu Avrupa Sosyal Şartı, temel başlıklar itibariyle söz konusu haklara yönelik uygulamalar konusunda;

·        Çocukların sağlık,  ahlak ve eğitimleri için zararlı olmayacağı belirlenen hafif işlerde çalıştırılmaları durumu haricinde asgari çalışma yaşının en az 15 olmasını sağlamayı;

·        Tehlikeli ve sağlığa aykırı sayılan belirlinmiş işlerde asgari çalışma yaşını daha da yükseltmeyi;

·        Henüz zorunlu öğrenim çağında olanların,  eğitimlerinden tam anlamıyla yararlanmalarını engelleyecek işlerde çalışmamalarını sağlamayı;

·        16 yaşından küçüklerin çalışma sürelerinin,  gelişmeleri ve öncelikle de mesleki eğitim gereksinimleri uyarınca sınırlandırılmasını sağlamayı;

·        Genç çalışanların ve çırakların adil bir ücret ve diğer uygun ödeneklerden yararlanma hakkını tanımayı;

·        Ulusal yasalar veya düzenlemelerle belirlenen işlerde çalışan 18 yaşın altındaki kişilere düzenli sağlık kontrolü sağlamayı;

·        Çocukların ve gençlerin özellikle doğrudan veya dolaylı olarak işlerinden doğan tehlikeler başta gelmek üzere; uğradıkları bedensel ve manevi tehlikelere karşı özel olarak korunmaların sağlamayı;

·        Kadınlara doğumdan önce ve sonra,  ücretli izin veya yeterli sosyal güvenlik yardımı veya kamu kaynaklarından yararlandırma yoluyla toplam en az 12 haftalık izin sağlamayı; emzirme döneminde analara,  bu amaçla yeterli bir süre işe ara verme hakkı sağlamayı;

·        Kız ve erkek tüm gençlerin çeşitli işlerde çalışırken eğitimleri için bir çıraklık sistemiyle diğer sistemli düzenlemeleri sağlamayı ve geliştirmeyi,

 

Sağlığın korunması hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere,  ya doğrudan veya kamusal veya özel örgütlerle işbirliği içinde,  diğer önlemlerin yanı sıra, 

·        Sağlığın bozulmasına yol açan nedenleri olabildiğince ortadan kaldırmak;

·        Sağlığı geliştirmek ve sağlık konularında kişisel sorumluluğu artırmak üzere ve danışma kolaylıkları sağlamak;

·        Salgın hastalıklarla yerleşik mevzii ve başka hastalıkları olabildiğince önlemek; üzere tasarlanmış uygun önlemler almayı taahhüt ederler.

·        Bir sosyal güvenlik sistemini kurmayı veya korunmayı;

·        Sosyal güvenlik sistemini giderek daha yüksek bir düzeye çıkarmaya çalışmayı;

·        Yeterli olanağı bulunmayan ve kendi çabasıyla veya başka kaynaklardan,  özellikle bir sosyal güvenlik sisteminden yararlanarak böyle bir olanak sağlamayan herkese yeterli yardımı sağlamayı ve hastalık halinde bunun gerektirdiği bakımı sunmayı;

·        Bedensel ya da  Zihinsel Özürlülerin Mesleki Eğitimi,  Mesleğe ve Topluma Yeniden İntibak Hakkı bağlamında bedensel veya zihinsel bakımdan özürlü kimselerin mesleki eğitim,  mesleğe ve topluma yeniden intibak hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamayı

da üye devletlerin sorumluluk ve yükümlülüğünde, taahhüt ve garanti altına almıştır.

 

Gençlerin cinsel sağlık ve üreme ile ilgili hakları

AMACI ve hedefi doğrudan “gençler” olduğu için burada bir pencere açarak “gençlerin cinsel sağlık ve üreme ile ilgili hakları” konusuna özellikle değinilmesi, özellikle ve açıkça  söz edilmesi” gerekmektedir.

Bu bağlamda önce konunun önemini vurgulayan bazı saptamalar yapılmasında yarar vardır:

·        Ergenlik dönemindeki genç kızlar, plânlı ve hazırlıklı olmadan her yıl 14 milyon bebek dünyaya getirmektedirler.

·        Aynı dönemdeki genç kızların ölüm nedenlerinin başında gebelik ve gebelikle ilgili komplikasyonlar gelmektedir ve ölüm riski 18 yaş altında 2 ile 5 kat daha fazladır.

·        Benzer biçimde  annesi ergenlik döneminde olan yeni doğan bebeklerin, yaşamlarının ilk yılında ölme riskleri diğer annelerin bebeklerine göre 5 kat  daha fazladır.

·        Kadınlarda 20 yaş öncesi nde, evlilik içi ve ya dışı cinsel ilişki Sahra Altı Afrika’da %83, Asya, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da %48, Latin Amerika’da %56’dır.

·        Brezilya, Macaristan ve Kenya’da yapılmış çalışmalarda, 15-19 yaş arasındaki erkeklerin, dörtte birinden fazlasının 15 yaşından önce cinsel ilişkide bulunduğunu ortaya koymuştur.

·        Bangladeş’de yapılan bir çalışmada da 18 yaşına girmeden cinsel ilişkide bulunanların oranı kentlerde yaşayan ve evli olmayan erkeklerin %88’i, kızların %35’i; kırsal alanlarda ise erkekler için %38 ve kızlar için %6’dır.

 

Bu konuda henüz “içselleştirilmiş ulusal bir yasal dayanak” mevcut olmamakla birlikte çeşitli çalışmalar sürdürülmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü 2002 yılında “uluslar arası” bir cinsellik tanımı yapmış ve bu tanım doğrultusunda da bazı hakları ortaya koymuştur.

Söz konusu tanımda “Cinsellik insan yaşamının merkezinde yer alan öğelerden biridir ve seksi, toplumsal cinsiyet kimliklerini ve rollerini, cinsel yönelimi, erotizmi, zevki, yakınlığı ve üremeyi kapsar. Cinsellik düşüncelerde, fantezilerde, arzularda, inançlarda, tutumlarda, değerlerde, davranışlarda, uygulamalarda, kimlik ve ilişkilerde yaşanır ve ifade edilir. Cinsellik bu boyutların hepsini içerse de bunların hepsi yaşanmaz veya ifade edilmez. Cinsellik biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel, hukuki, tarihsel, dini ve ruhsal etkenlerin etkileşiminden etkilenir” denilmektedir.

Cinsellik ve cinsel sağlık aynı zamanda “sağlıklı yaşama”nın da önemli unsurlarından birisidir. Bu gerektiği gibi yaşanmadığında fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlıklılık hali bozulmakta, bu bozulma, yalnız kişiyi değil, onun içinde bulunduğu ortam ve ilişkide bulunduğu kişilerin sağlığı ve sağlıklılığı açısından ciddi sorunlar doğurabilmektedir.

Gerek toplumların genel ahlak kuralları, adet ve gelenekler, gerekse ülkelerin iç yasal mevzuatları ya getirdiği sınırlamalar yoluyla bu konuda sorunlar doğmasına yol açmakta, ya da hakları ve sorumlulukları somut olarak ortaya koymadığı için bu alanın “kapalı ve gizli”, “kendiliğinden dolayısıyla bilgisizce” yaşanmasına  yol açmaktadır.

Bu bağlamda söz konusu hakların ve bunlara karşılık gelen uygulama ve hizmetlerin de açıkça bilinmesinde yarar vardır.

Öncelikle gençlerin cinsellik ve üremeyle ilgili hakları da aslında sağlıklı yaşama bağlamında temel insan haklarının bir parçası sayılmalıdır.

Bu hakların amacı her bireyin risksiz ve tatminkar bir cinsel yaşama sahip olmasının sağlanmasıdır. Bu bağlamda cinsel aktivitelerin zamanından önce “erken başlamasını” engellemek, ve başladığında da “sağlıklı bir cinselliğin” yaşanmasını sağlamak, dolayısıyla cinsellik ve üreme sağlığı ile ilgili ölüm ve hastalık oranlarının azaltılması bu amaca ulaşmayı sağlayacak diğer hedefler olarak sıralanmaktadır.

Söz konusu amaç ancak sağlıklı, kendine güvenen, bilgili, cinsellik ve üremeyle ilgili haklarının farkında  olan gençler yetiştirmek, cinsel ve üreme sağlığının da “tam iyilik halinde” olabilmesini sağlayacaktır. 

1994 yılında Kahire’de yapılan “Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı” ve 1995’de Pekin’de gerçekleştirilen “Dördüncü Dünya Kadın Konferansı” cinsellik ve üremeyle ilgili haklarını insan haklarının bir parçası addederek bunlarla ilgili düzenlemelerin kişisel boyutunu ortaya koyarak hakları somut olarak ortaya koymuştur.

Buna göre cinsellik ve üremeyle ilgili haklar arasında “özgürlük ve güvenlik hakkı”, “eşitlik hakkı”, “mahremiyet hakkı”, “bilgilenme ve eğitim hakkı”, “evlenme ve aile kurma konusunda seçme hakkı”, “çocuk yapıp yapmamaya özgürce karar verme hakkı”, “bu alanda sağlık bakımı ve desteği alma ve sağlığın korunması hakkı”, “bilimsel gelişmelerden ve bunların ortaya koyduğu hizmetlerden yararlanma hakkı” şeklinde sıralanabilecek haklar bulunmaktadır.

Tüm bireyler için geçerli olan bu temel haklar bağlamında “Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu” bu hakları gençler için özelleştirmiş ve gençlerin cinsellik ve üremeyle ilgili haklarını tanımlayarak ortaya koymuştur.

Buna göre gençlerin bu alanda “kendini ifade etme, bu konudaki bireysel eylem ve etkinliklerinde özgür olma ve kendi kararını kendisinin vermesi hakkı”, “cinsellik ve cinsel sağlıkla ilgili olgu, durum ve konuları bilme ve bilgilenme hakkı”, “gerek cinsellikle ilgili sağlık sorunlarından, gerekse cinselliğin sonucu olarak ortaya çıkacak gebelik vb. olumsuzluklardan korunma hakkı”, “bu konudaki sağlık hizmetlerine ulaşma ve yararlanma hakkı”, “bu alandaki tüm etkinlik, eylem ve özellikle karar süreçlerine katılma hakkı” bulunmaktadır.

 

Ulusal Düzenlemelerde Gençlerin Sağlık Hakkı ve Sağlıklı Yaşama Hakları

GENÇLERİN ele aldığımız bu konudaki hakları ulusal ölçekte temel olarak “Anayasa”da ortaya konulmuş ve tanımlanmıştır. Mevcut yasalarda yer alan düzenlemeler dayanaklarını buradan alır.

1982 Anayasası’nın “Kişinin Hakları ve Ödevleri”ni tanımlayan ikinci bölümünde “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” başlığı altında yer alan 17. Madde “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” denilerek  kişinin hem varlığı, hem de kendisini geliştirme hakkı temel bir hak olarak tanımlanmıştır.

Bunu anlamlandıran düzenlemeler ise Anayasanın “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlıklı bölümünde “Ailenin korunması” adı altında 41. Madde de ortaya konulmuştur. Buna göre “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar” denilerek, ailenin ve onun içinde çocukların korunması bir görev olarak devletin sorumluluğu altına alınmıştır.

Benzer olarak “Sağlık, çevre ve konut” bölümünde yer alan “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. madde de “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler” denilmektedir.

1982 Anayasası’nın içinde “gençler”in doğrudan açıkça söz edildiği bir de bölüm vardır. “Gençlik ve spor” üst başlıklı 9. bölümde “Gençliğin korunması” başlıklı 58. maddede önce gençlerden beklentisini ve bu beklentisi doğrultusunda üstlendiği görevi “Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır” diyerek hatırlatmakta; sonra da gençleri olumsuz etkileyen durumlara yönelik olarak “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” diyerek onları kollama görevinin kapsamını açık ve net olarak tanımlamaktadır.

Bu maddenin “Sporun geliştirilmesi” başlıklı 59. maddesinde de “Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder” diyerek sağlık hakkının gereği hizmetlere ulaşma ve yararlanma bakımından bir kez daha görevli olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu hükümler “içerik olarak zayıf, uluslar arası belgelere göre daha belirsiz” görünseler bile uygulamada özellikle de kimi içtihat haline gelmiş mahkeme kararlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, hem yapılması gerekenler, hem de gerektiği şekilde yapılmadığında ortaya çıkan sorumluluklar bakımından “devleti” sorumlu saydığı ve bu anlamda “devlete” çeşitli görevler yüklemesi bakımından önemlidir.

Bu görevler diğer yandan çeşitli yasalarla da açıkça tanımlanmıştır.Örneğin “sağlıkla ilgili mevzuatın tarif ettiği” hizmetlerle ilgili düzenlemelerde de devletin özellikle çocuk ve gençlerin “sağlık ve sağlıklı yaşama hakkı”yla bu hakkın gereği hizmetlere ulaşma ve yararlanma konularında açık düzenlemeler getirmiştir.

1961’den beri yürürlükte olan “224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun” ve onun uygulamasına yönelik çıkarılmış olan çeşitli yönetmelikler; önceki yıl yasalaşan ve 2008’den itibaren uygulanacağı belirtilen “Genel Sağlık Sigortası Yasası”, Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) ilkeleri doğrultusunda, çalışma konusunda  çıkarılmış çeşitli mevzuat, nihayet yüksek eğitimle ilgili çeşitli düzenlemelerde bu hakkın gereği uygulamaları ve bunlardan yararlanmayı garanti altına alan çeşitli düzenlemeler vardır.

Bu noktada özellikle vurgulanması gereken bir önemli belge 1998 yılından beri uygulamada olan “Hasta hakları Yönetmeliği”dir. Bazı eksikliklerine, bakış farklılıklarına rağmen gerek sağlık hizmetine ulaşma ve bundan etkin bir şekilde yararlanma gerekse bu hizmete ulaşıldığı sırada sahip olunan hakları en somut ve doğrudan tanımlayan bu yönetmelikte kişilerin ve bu arada özellikle “çocuk ve gençlerin” bu hizmetle ilişkileri ve hakları özel olarak burada yer almaktadır.

Yasaların ve bunlara bağlı mevzuatın ayrıntılarına dalmaksızın bu yasal dayanaklara göre “hak haline gelen” hizmetlerin yukarıdaki bölümlemeyi temel alarak somutlaştıralım ve bunların neleri kapsadığını ortaya koyalım:

 

Gençlerin tümünün sahip oldukları “ortak” haklar:

ÖNCELİKLE her üç grupta yer alan tüm gençlerin sağlıklı yaşama hakkı, sağlık hakkı, sağlık hizmetinden yararlandıkları sırada yararlandıkları hakları, yani sağlıklılıkları ile ilgili temel hak ve hizmetlerin neler olduğunu ortaya koyalım.

Yukarıda belirtilen bildirge ve mevzuat ta açıkça belirtildiği üzere, öncelikle; sağlıklılık halini ortaya çıkaracak olan temel unsurlar arasında yer alan, “konut”, “beslenme” ve “sağlıklı çevrede yaşama” konusundaki tüm gereksinimler gerek toplumsal, gerekse bireysel bağlamda sağlanmalıdır.

Aç, açıkta ve kötü koşullarda yaşamak zorunda kalan hiçbir çocuk ve genç olmamalıdır. Bunların yalnız “iane”, “yardım”, “dayanışma” biçimindeki desteklerle sağlanıyor olması da yeterli değildir. Asıl olarak bu topluma hizmet etmekle yetkili ve görevli kurumların, kendi olanaklarıyla bu hizmetleri gençlere sunmalı ve yararlanmalarını sağlamalıdırlar.

İkinci olarak “sağlık hizmetlerinin sunumu aracılığıyla” sağlıklılığın sağlanması ve sürdürülmesi gereklidir.

Bu bağlamda gençler “kişisel ve bedensel gelişimleriyle ilgili olarak gereksindikleri tüm sağlık hizmetlerine ulaşmalı ve ve herhangi bir koşul ve karşılık söz konusu olmadan onlardan yararlanmalıdırlar”.

Bu konudaki hizmetler ise şunları kapsamalıdır:

·        Gençlerin bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimini sağlayacak her türlü hizmet ve destekle birlikte, onların kendilerine yönelik uygulayacakları sağlık açısından gerekli bireysel bakımlarıyla ilgili tüm gereksinmelerinin sağlanması,

·        Başta, yaşın gereği yeni ortaya çıkan cinsel ve cinselliğin yaşanması sırasında ortaya çıkabilecek olumsuzlukları ortadan kaldırmaya yönelik olanlar; bazı genetik geçişli hastalıklar ve kişinin bedensel hijyeniyle ilgili olanlar olmak üzere, gencin o zamana kadar henüz öğren(e)mediği, kendi sağlığıyla ilgili, kendine uygun ve gereksinim duyduğu her türlü sağlık bilgisine açıkça ve yeterli bir şekilde ulaşması ve bunları öğrenmesinin sağlanması, 

·        Başta gençlerin durum, eylem ve etkinlikleri nedeniyle ortaya çıkanlar olmak üzere, öğrenci gençliğin sağlığını olumsuz etkileyecek her türlü nedenin öngörülerek ortadan kaldırılması, bu bağlamda erken yaşlarda başlayan her türlü “bağımlılığı”n önlenmesiyle ilgili hizmetlerin özel merkezler ve uzmanların katkı ve desteğiyle sağlanması,

·        Ortadan kaldırılamayan nedenlerin olumsuz etkilerini önleyecek şekilde, sağlığı koruyucu kişisel önlemlerin öğretilmesi, onların alınmasının sağlanması, dolayısıyla gençlerin hastalıklardan korunması ve bunun için gerekli koşul ve olanakların sunulması,

·        Her türlü önleme ve koruma çabalarına karşın yine de ortaya çıkabilecek çeşitli hastalıkların, olabildiğince erken ve geri dönüşü mümkün olmayan olumsuz sonuçlar yaratmadan önce saptanması, buna uygun tanı, tedavi süreç ve uygulamalarının tümünden, herhangi bir karşılık söz konusu olmaksızın yararlanmasının sağlanması,

·        Tüm bu hizmetler ve yapılacak işlemler sırasında daima kendi kararının kendisinin vermesinin sağlanması, bunun için gerekli aydınlatmanın ve sonucunda söz konusu olan “aydınlatılmış onam”ın bizzat kendisinden alınması,

·        Bu hizmetler sırasında uygun sağlık kurumu ve hekim seçimi de dahil olmak üzere, sağlık hizmetinden yararlanma sırasında söz konusu olan her türlü hasta/kişi hakkının gözetilmesi; bu bağlamda, kişisel düşünce, değer ve inançlara saygılı olunması, mahremiyet ve güvenliğin sağlanması, insana ve insan onuruna yakışır bir hizmetin sunulması, karşılaşılan olumsuzluklarla ilgili olarak başvuru mekanizmalarını kullanması ve haklarını araması

·        Tümüyle ortadan kaldırılamayan ve yaşamla birlikte sürecek herhangi bir sağlık sorununun varlığı halinde, bunun gencin yaşamını olumsuz etkilemeyecek şekilde yaşamla bağdaşır kılacak ve çeşitli sorunlar yaşamasını önleyecek tedbirlerin alınması, bu yöndeki gerekli hizmetlerin sağlanması, rehabilitasyon ve destek sistem ve hizmetlerinin sunulması,

·        Bütün bu hizmetler için hem genel sağlık hizmetlerini, hem de durumuna uyan ve onun gerektirdiği özel sağlık kurumlarının var olması, bunların işler halde tutulması,  herhangi bir karşılık ödemek zorunda kalmaksızın gerekli tüm hizmetlerden gençlerin eşit biçimde yararlanmasının sağlanması,

Bunların tümü sağlıklılığı ortaya çıkaracak en temel ve olmazsa olmaz hizmetler olup, her gencin ön koşulsuz bir şekilde yararlanması gereklidir.

Tüm bu hakların ve onları sağlayan hizmetlerin varolduğu bir ortamı “verili bir durum” olarak kabul edelim ve yukarıda tanımladığımız bölümlemeye uygun olarak, bunlara ek olarak farklı gençlik gruplarına sağlanması gereken hizmetler üzerinde duralım.

 

Öğrenci gençliğin somut hakları ve bunlara yönelik hizmetler:

TEMEL eğitim ve/veya  üniversite eğitimi içinde olan gençlik kesiminin sağlık hakkını ve sağlıklı yaşama hakkını sağlayacak olan diğer hizmetler şöylece sıralanabilir.

·        Yukarıda söz konusu edilen hizmetlerin, gencin eğitimini engellemeyecek ve geciktirmeyecek şekilde onun en yakınında ve her zaman ulaşacağı biçimde kolaylaştırılması ve özel olarak sunulması,

·        Bu hizmetler ve onların gerek kıldığı, araç, gereç, sarf malzemesi ve donanım için onun herhangi bir “ek bir bedel ve karşılık” ödemesinin istenmemesi,

·        Bu hizmetlerin yine onun tercihine göre bireysel olarak veya diğer kendine benzer durumda olanlarla birlikte ve bir arada almasının ve yararlanmasının sağlanması,

·        Bu hizmetleri ona sunacak kurumlarda, onun durum ve koşullarını bilen, eğer gerekiyorsa bu anlamda bir “pedagojik formasyon”dan da geçmiş personel ve uzmanların bulunması ve hizmetlerin onlar tarafından verilmesinin sağlanması,

·        Süreğen hastalık ve engellilik halleri bulunan gençlere yine bireysel tercihleri de göz önüne alınarak, eğitimle ilgili gereksinimlerini tam olarak karşılayacak her türlü destek ve yardımın yapılması ve böylelikle eğitiminin kolaylaştırılması,

·        Eğitimden, eğitimin içeriğinden, eğitim ortamından, eğitimde rol oynayan ve görev alan kişilerden kaynaklanan, başta psikolojik olanlar olmak üzere, öğrenci gencin sağlığını olumsuz etkileyen her türlü durum ve nedenin önceden öngörülerek önlenmesi ve ortaya çıkmışsa giderilmesi, bu amaçla öğrenci gençlere yönelik her türlü destek ve hizmetin sunulması,

·        Öğrenci gencin sağlıklılık halini daha iyi kılacak, spor, sosyal etkinlik vb. her türlü ortam ve olanağın sunulması, öğrenci gençliğin bu yöndeki çabalarının her durumda özendirilmesi ve cesaretlendirilmesi ve desteklenmesi; bağlamda eskiden olduğu gibi öğrenci gençlere hizmet veren sağlık sosyal hizmet birimlerinin “mediko-sosyal birimler” olarak eskiden olduğu gibi korunması, bunların toplum içindeki genel sağlık kurumlarıyla ilişkilendirilmesi ve bağlantılı olarak çalışır halde tutulması,

 

Çalışan gençliğin somut hakları ve bunlara yönelik hizmetler:

YAŞAMINI sürdürebilmek için bir karşılık alarak ya da kendi aile/ev ekonomilerinin gereği olarak herhangi bir ekonomik faaliyet içinde olanların, ücretli/sigortalı olsun olmasın sağlıkları ve sağlıklılık halleriyle ilgili olarak yukarıda belirttiğimiz genel hizmetlere ek olarak sahip oldukları haklar ve bunlara karşılık gelen hizmetler ise şunlardır:

·        Gençlerin yaptıkları işin onların bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimlerine uygun olmasının sağlanması, bunun için gerek çalışan gençleri, gerekse gençlerin çalıştığı iş yerleri ve çalışma ortamlarının onlara ve gelişme gereksinimlerine uygun bir şekilde düzenlenmesinin sağlanması, tüm bunları kontrol eden ve denetimini gerçekleştiren sağlık ve çalışmayla ilgili sistemlerinin kurulması ve işletilmesi,

·        Gençlerin iş dolayısıyla karşılaştıkları her türlü olumsuzluğun onların sağlık ve sağlıklılıklarını olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceği konularında bilgilendirilmesi, bu olumsuzlukların engellenmesi ve gençlerin bu tür işlerde istihdamlarının önlenmesi, çalışmak zorunda olanların bu olumsuzluklardan korunması için gereken bilgi, donanım ve araç gereç desteğinin sağlanması, bunlarla ilgili başvuru ve hak arama mekanizmalarının işletilmesi, gerekli yönlendirme ve desteklerin sağlanması,

·        İş ve işçi sağlığıyla ilgili “sağlık birimleri”nin, özel olarak gençlere ve gençlerin gençliklerinden kaynaklanan gereksinimlerine yanıt verecek düzey ve durumda olmasının sağlanması, bu birimlerin toplumun genel sağlık birimleri ve yalnız gençlere hizmet veren sağlık kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve işbirliği içinde çalışmalarının sağlanması,

·        İş giriş ve çalışma sırasındaki sağlıklılık ve işe uygunluk durumlarının kaydı, kontrolü ve izlemesinin yapılması, bunların gencin çalışmasını ve çalışma isteğini engellemeyecek şekilde gerekli bilgi ve diğer desteklerle bütünleştirilmesi,

·        Engelli gençlerin kendi istekleri doğrultusunda çalışmaları sağlanırken, işlerinin gerek engelleri, gerekse işin neden olduğu ya da olacağı sağlık sorunlarının aşılması için gerekli, yönlendirme, tıbbi yardım ve bakım, destek, rehabilitasyon ve hizmetlerin sağlanması,

 

Evinde yaşayan gençlerin somut hakları ve bunlara yönelik hizmetler:

KENDİNİ geliştirme ve yaşamını sürdürme dışında herhangi bir üretim ve eğitim faaliyeti içinde olmayan gençlik grubunun da genel olarak tüm gençliğe yönelik olanlar dışında sağlıkları yönünden bazı hak ve bunlara uygun hizmetlere gereksinimleri olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu grup içinde orta ve alt gelir düzeyinde bulunanlar, küçük kentlerde ve büyük kentlerin varoşlarında yaşayanlar, eğitim/sınav süreçlerinde elemelere maruz kalanlar, herhangi bir nedenle eğitim olanağından yoksun bırakılanlar, çalışabilecek durumda olmakla birlikte iş bulamayanlar, işsiz bırakılanlar ve istihdamla ilgili çeşitli sorunları olanlar ağırlıkla yer almaktadırlar.

Bu kesimin yine durumlarından kaynaklanan başta beslenme ile ilgili fiziksel sorunlar ve evde bulunmaktan kaynaklanan psikolojik sorunlar olmak üzere çeşitli düzeylerde ciddi sağlık sorunları bulunmaktadır.

Büyüme ve gelişmenin tamamlanması, yaşamın idame ettirilebilmesi, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın iyileştirilmesi için yeterli ve dengeli bir beslenmenin çok önemli olduğu bilinmektedir. Bu konuda yaşanan sorunlar özellikle gençlik sırasında ve yani gelişimin en kritik dönemlerinden birisinde olduğunda çok ciddi ve büyük sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Özellikle “obezite” olarak adlandırılan aşırı kilo alma ve yağlanma ile bunun tam tersi bir durum olarak ortaya çıkan “fiziksel durumu koruma amacıyla” ya da başka gerekçelerle yapılan “aşırı açlık” halinin önlenmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda “sağlıksız beslenme alışkanlıkları”, “öğün atlama”, “düşük kalorili diyet” ve “fiziksel aktivitenin azlığı”, “yemenin kısıtlanması”, “aşırı yemek yeme”, “zararlı yemek alışkanlıkları ile “anoreksia nervoza ve bulimia” gibi hastalıklar, sık görülen ve erken çözümlenmesi gereken ve bu grup içinde çok daha yaygın olan sağlık sorunları arasındadır.

Bu grup içinde geleneksel aile yapısı, çeşitli adet ve alışkanlıkların etkisiyle en büyük olumsuzluğu “genç kızlar” üstelik de daha ergenlik dönemlerinden başlayarak yaşamaktadır.

Benzer biçimde yine bu grup içinde yer alanların önemli bir bölümü herhangi bir şekilde bir “engellilik hali” içinde bulunanlardır. Aileler onları dışarıya göstermemek adına adeta ev ve aile ortamları içinde hapsetmekte ve engellerinden kaynaklanan sağlık sorunlarına bir de böyle yaşamanın getirdiği sorunlar eklenmektedir.

Gençlerin tümü için söz konusu olsa da bu grupta yer alanlarda sık karşılaşılan bir durum da “cinsel istismar ve şiddet”tir. Cinsel istismarın sıklığı, tüm vakaların rapor edilmemesi nedeniyle tam olarak bilinmese de bununla karşı karşıya kalan kesimlere ilişkin bilgiler değişik kaynaklarda %30’lara kadar ulaşmaktadır.

Yaşanan cinsel şiddet biçimleri arasında “taciz” en üst sırayı almakta, bunu “tecavüzler”, “flört şiddeti”, “ensest”, “pornografiye maruz bırakılma” ve “seks ticareti”ne konu edilme gibi durumlar izlemektedir.

Genç kadınların, cinsel istismara ve şiddete daha fazla maruz kaldıkları bilinmektedir. Bir resmi veriyle ortaya konulması gerekirse tüm dünyada, cinsel içerikli saldırıların yaklaşık yüzde 50'sinin 15 yaş ve altı ergen genç kızlara yöneldiği ifade edilmektedir. Kuşkusuz bu yöndeki eylem ve uygulamalar, beraberinde ciddi fiziksel ve mental sorunların yanı sıra cinsel yolla bulaşan hastalıkları da gündeme getirmektedir.

Tüm bu durumlar göz önüne alındığında bu kesimin bu konuları ortaya koyacak, önleyecek, tanı ve tedavisini gerçekleştirecek ve en önemlisi bilgilendirecek şekilde verilecek hizmetlerin tümünün şu iki unsuru içermesi gereklidir.

·        Sağlık ve sosyal hizmetlerinin birlikte ve bir arada sunulması,

·        Bu  hizmetlerinin onlara doğrudan ve bulundukları yerlerde ulaştırılmasıdır.

Bu amaçla sağlık ve sosyal hizmet görevlileriyle birlikte ev ziyaretlerinin yapılması, bu ziyaretler sırasında sağlık durumlarının ve gelişimlerinin kontrol edilmesi, saptanan sağlık sorunlarının üzerine gidilerek çözümlenmesi bir hak olarak kabul edilmelidir.

Bu bağlamda benzer durumda olanların yine ev ve diğer doğal mekanlarda gerçekleştirilecek bilgilendirmeye, sorunları anlamaya ve birlikte çözmeye yönelik toplantılar düzenlenmesi de onların hakları arasında yer alır.

Bu kesimin maruz kaldıkları; yaşamlarını ve sağlıklarını olumsuz etkileyecek, ev/aile içi ve dışından gelecek, taciz, kötü muamele, ensest vb. çeşitli olumsuzlukların, yörelerin özellikleri de dikkate alınarak öngörülmesi, bunlara uygun başta psikolojik yönden olmak üzere çeşitli hizmetlerin yerinde ve karşılıksız olarak sunulması da önemli bir hak olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla sağlık ve sosyal hizmet birimlerinin bu yöndeki hizmetler de iş tanımları arasında yer almalıdır.

Sokakta yaşayan gençler

Aslında bu grup içinde değerlendirilecek bir kesim de “sokakta yaşayan ve/veya yaşamak zorunda” bırakılan gençlerdir.

Bunlar da hem genel olarak gençliğin sorunlarını, hem yukarıda belirlediğimiz tüm gruplardaki gençlerin sorunlarına benzer sorunları bir arada yaşamaktadırlar.

Bunun daha ötesinde toplumun en alt kesiminde ve tümüyle korunaksız durumda bulundukları için bundan kaynaklanan çeşitli ek sorunlarla da boğuşmakta, bir yandan toplumun, diğer yandan devletin, özellikle kolluk kuvvetlerinin çeşitli biçimlerde gerçekleştirdiği hak ihlâllerine maruz kalmaktadırlar. Bunların hemen tümü onların “sağlık hakkı” ve “sağlıklı yaşama hakkı”nı da ihlâl etmektedir.

Böylesi hak ihlâlleriyle karşı karşıya olan bu grup içindeki gençler bir ihlâli de sağlık kurumlarına başvurma ve onlardan hizmet alma noktasında yaşamaktadırlar. Onlar gereksindikleri bu hizmetlere ya hiç ulaşamamakta, ya da ulaşsalar bile gerektiği gibi yararlanamamaktadırlar.

Başlı başına ayrı bir konu olan bu kesimin sağlık ve sağlık hizmetleriyle ilgili hakları arasında somut durumlarından kaynaklanan genel ve özel sağlık  durumlarıyla, bulaşıcı hastalıklarla ilgili olabilecek olumsuzlukların saptanması, önlenmesi, tanı ve tedavisini yapılması yanında, özellikle bağımlılıkla ilgili maruziyetlerin göz önünde bulundurulması da “sağlık hakkı”nın bir gereği olarak kabul edilmelidir.

 

Yapılması gerekenler

BURAYA kadar söz ettiğimiz genel ve özel haklar ve bunlara karşılık gelen hizmetler başta da belirttiğimiz gibi bu konuyla ilgili tüm kişi ve kurumlarla onların birlikteliklerinin ve örgütlerinin önüne çeşitli görevler koymaktadır. Kısaca da olsa bunlara değinmekte yarar vardır.

Bireylerin teker teker “bir ebeveyn” ve/veya gençlerle ilişkide olan kişiler sıfatıyla yapması gerekenler:

Gençlerin nitelik, özellik ve durumları bireylerin gözünde “doğru bir şekilde” belirlenmelidir. Onlar yalnızca ülkenin, devletin, ailenin, geleceğin bırakılacağı birer “özne adayı” değil, bizatihi bu toplumun birer ferdi ve bireyidirler.

Onların hakları olabileceği, bu haklar için herkesten farklı olarak özel bir şeylerin yapılması gerektiği herkesin bilincine yükselmeli ve dahası davranışlarını belirlemelidir.

Gençlere “yetersiz ve değersiz ‘pro-insanlar’ (insan öncelleri)” olarak değil, diğer insanlarla aynı ama onlara göre bazı bakımlardan “daha fazla hakka” sahip bireyler olarak bakılmalı ve böyle yaklaşılmalıdır.

Böyle bir yaklaşım söz konusu olduğunda, onların sahip oldukları ve karşılanması gereken haklar da daha somut olarak ortaya çıkacaktır.

İkinci önemli nokta onların bu haklarını kendilerinin de mücadele ederek alabilecekleri, ama bunun olması gerekene göre daha geri-ilkel bir durum olduğunun kabul edilmesi ve mutlaka başkaları tarafından onlara sağlanması gerektiği noktasıdır.

Ebeveynler ve tüm bireyler, gerek kendi çocukları ve gençleri için, gerekse herhangi bir şekilde ilişkide bulundukları tüm gençler için bunları göz önünde bulundurmalı, tutum ve davranışlarını bu temelde şekillendirmelidirler.

Tam bu noktada adet, alışkanlık, gelenek, ahlak kuralları ve nihayet yasaların belirlediği “analık” ve “babalık”la ilgili tüm kurallar ve düzenlemeler, yeniden ama bu defa burada ifade ettiğimiz “haklar” penceresinden bakılarak yeniden tanımlanmalı ve bu tanıma uygun tutum ve davranışlar zaman içinde yerleştirilmelidir.

Yukarıda tanımlanan hakların ve onlara karşılık gelen hizmetlerin neredeyse tümü, bir biçimde ebeveynlerin ve diğer bireylerin katkı ve katılımını gerektirmektedir. Dolayısıyla bunlar mutlak bir şekilde yerine getirilmeli, çeşitli nedenlerle getirilmeyenlerin de getirilebilmesi için gereken çaba gösterilmelidir.

 

Toplumun ve toplum içinde bulunan resmi ve sivil kurum ve her türden yapıların yapması gerekenler:

Toplumun tümünün ve toplumsal yaşamın içinde bulunan, onun tarafından kurulan ya da finansmanı sağlanan resmi, sivil tüm kurumlar ve her türden örgütlenmiş yapı da bu konuda  üzerine düşen görevleri hakkıyla ve hakça yerine getirmelidir.

Bu yapılar gençleri yukarıda belirttiğimiz biçimiyle öncelikle “gençleri haklarıyla birlikte görüp ona göre tutum almalı”; dolayısıyla “bu hakların benimsenmesi ve uygulanması doğrultusunda çaba göstermeli” ama bunun yanında bu hakların gerçekten uygulamada varolması doğrultusunda da kendi üzerine düşen, sorumluluk alanına giren, bireylerin veya onların oluşturduğu topluluk ve yapıların yerine getiremeyeceği ne varsa onları yerine getirecek düzen, organizasyon ve sistemleri, geliştirmeli, kurmalı, işletmeli ve aksayan yanlarını yeniden gözden geçirerek aşama aşama yeniden düzenlemeli ve uygulamalıdır.

Üstelik tüm bu sistem ve onlar aracılığıyla sağlanan hizmetler sırasında  bu hizmetlerden yararlanacak kesim olan “gençlerin”, başta karar süreçleri olmak üzere  etkin ve etken katılımlarını sağlamalıdırlar.

Bu hakların gerektiği hizmetler sağlık ve sosyal hizmet kurumları eliyle verilirken şu noktalar göz önünde tutulmalıdır:

Hizmetler kolay ulaşılabilir olmalı, bireysel ve grup olarak hizmet alınabilmeli, gizliliğe azami özen gösterilmeli, danışmanlık ve tedaviyi birlikte kapsamalı, mümkün olduğu ölçüde hizmetler başvuran gençle aynı cinsiyetteki bir görevli tarafından sağlanmalıdır.

Bu bağlamda hizmeti üstelenenlerin yaşça ona yakın, gerekli bilgi ve deneyim bakımından donanımlı, işinin uzmanı, konusunu bilen, alanındaki gelişmeleri izleyen,  profesyonel, iyi eğitimli, tutarlı, güler yüzlü olmalı, gençlere önyargısız, destek olacak şekilde dostça ve anlayışlı davranmalı, güvenilir ve arkadaşça bir yaklaşımda bulunmalıdır. Her koşulda mahremiyete önem vermeli, gerektiğinde cinselliği dile getirmekten utanmamalıdır.

Diğer yandan bu hakların sağlanacağı sağlık ve sosyal hizmet birimleri kolay ulaşılabilir, mümkünse gençlerin bulunduğu mekanların içinde ve yakınında, fiziksel koşulları yeterli, temiz olmalı, yeterli donanım ve maddi kaynağa sahip olmalı, hizmetten yararlananlar aşırı ölçülerde beklememeli ve zaman kaybına maruz kalmamalıdır.

Hizmeti sağlayan yapılar bunları gerçekleştirirken gençleri önemsemeli, onların da katıldığı çözümleri üretmeli ve yeğlemeli, işbirliğine açık olmalı, çok merkezli ve çok taraflı hizmetler biçiminde hizmetlerini düzenlemelidir.

 

Gençlerin ve gençlik örgütlerinin yapması gerekenler:

En önemlisi gençlerin ve gençliğin kendisini bir “özne” olarak görmesi ve buna uygun davranmasıdır. Bu bağlamda gençler de “haklarıyla birlikte” varolduklarının bilincinde olmalı, tutum ve davranışlarıyla her zaman bunu göstermelidirler.

Haklarını öğrenmeli, öğrenmek için çaba sarf etmeli, sonunda farkında olmalı ve bilmeli, yaşamın içinde ve uygulamada da sağlanması için bunları talep etmeli, talebine karşılık alamadığında bunu ifade etmeli ve hem diğer gençlere, hem bunları yapacak olanlara, hem de onların üzerindeki denetleyicilerine bunları duyurmalıdırlar.

Bu noktada bireysel tutumlar kadar, gençlerin oluşturdukları her türden örgütlenme aracılıyla oluşturdukları örgütlerin de çok büyük önemi ve bu süreçte vazgeçilmeyecek görevleri vardır.

Her örgütlenme, en başta gençlere bakışı ve yaklaşımıyla bu bilinç içinde olmalıdırlar.

İkinci olarak başta ve öncelikle kendi örgütlenme alanlarıyla ilgili olanlar olmak üzere söz konusu hakları göstermeli, anlatmalı, öğretmeli, bunların talep edilmesi için gençlerin etkin olmasını sağlamalı, ihlâllere yönelik etkin bir gözlemci, saptayıcı ve duyurucu rol üstlenmeli,  bu hakların uygulamada varolması ve geliştirilmesi için örgütsel olarak üzerlerine düşenleri yapmalıdırlar.

Her gençlik örgütü hem kendisi için, hem de diğer gruplarda yer alan gençler için ortak ve birlikte çalışma ve uğraşma alışkanlığına erişmelidir.

İşin yapıldığı süreçlerin de, hedeflerin gerçekleşmesi kadar önemli ve öğretici olduğu daima göz önünde tutulmalıdır.

Gençlerin cinsellik ve üremeyle ilgili hakları konusunda yapılması gerekenler

Bu noktada “gençlerin cinsellik ve üremeyle ilgili hakları” konusunda yapılması gerekenleri öneminden ve aslında sorunların büyük bir bölümünün nedeni olmasından dolayı özel olarak ortaya koymakta yarar bulunmaktadır.

Öncelikle gençler cinsellik ve üremeyle ilgili hakları olduğunu bilmeli, öğrenmeli, bunları talep etme konusunda çekingen olmamalıdırlar.

Gerek onlara bu hakları sağlayacak ya da bu haklardan yararlanması sırasında etkin olacak tüm kişi ve kurumlar da en başta gençlerin de cinsellikleri ve cinsel yaşamları olduğunu bilmek ve kabul etmek, onların bu haklarına saygı göstermek kaydıyla; bu konudaki her türlü gereksinimleri göz önünde bulundurulmalı, gençlerin uyarı ve taleplerine kulak vermeli ve ciddiye almalıdır.

Ergenlik dönemine giren tüm bireyler ve gençler cinsellikleri ve üremeyle ilgili olarak gereksinim duydukları her türlü bilgiye kolaylıkla ulaşabilmeli, bu bilginin sağlanmasında herhangi bir kısıtlama söz konusu olmamalı, ebeveynler ve gençlerle ilişki içinde bulunan toplumun diğer bireyleri bu anlamda bilgi ve deneyimlerini gençlerle paylaşmalı ve onlara gereken desteği sunmalıdır.

Benzer biçimde, gerek eğitim süreçlerinde, gerekse toplumsal ve bireysel sağlık hizmetlerinde ve bu hizmetleri yerine getiren sağlık kurumlarında bu alanda özel hizmet birimleri oluşturulmalı ve gençler her koşulda gereken  desteğe ve hizmete ulaşabilmelidir.

Bu alanda cinselliğin somut pratik yaşanması sırasında gereksinim duyulan, kondom, gebelikten korunma, vücut hijyen ve bakımında kullanılan araç ve gereçlere gençlerin kolaylıkla ulaşmasının ve yararlanmalarının sağlanması da “kamusal bir görev olarak” tanımlanmalı ve yerine getirilmelidir.

 

Son söz

BU yazımda buraya kadar açımlamaya çalıştığım hakların karşılığı olan uygulamaları gençlerin ve onların örgütlerinin “doğrudan” üstlenmelerinin onların işi olmadığı çok iyi bilinmelidir.

Çünkü bir hakkın gerçekten hak olabilmesi için, onun herhangi bir biçimde ve nedenle onu geçici olarak sağlayandan bağımsız olarak herkes için varolması ve uygulanması gereklidir.

Örneğin gençlik örgütlerinin örneğin cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklar konusunda bir öğretici faaliyeti yerine getirmesi kuşkusuz olumlu bir şeydir. Ama bu bilgilenme eğer tüm gençler için bir “hak” olarak tanımlanmışsa, bu faaliyetin herkes için gerçekleştirilmesi, gençlerin tümünün bu bilgileri edinmesinin sağlanması hedeflenmelidir.

Dolayısıyla bu örgütün bu hakkın yerine getiricisi olarak sorumluluk üstlenmesi yerine bu hakkın herkesin ulaşabileceği bir uygulamaya dönüşmesi için çaba sarf etmesi daha doğru ve gerekli bir yaklaşım olacaktır. Bu süreçlere “katılım”ın gençlerin ve örgütlerin en temel haklarından birisi olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu nedenle gençler hedef ve çabalarını bu noktada yoğunlaştırırlarsa, hem kendileri hem de tüm gençlik adına daha çok ve daha önemli bir işi başarmış olabilirler.

Sosyal haklarla ilgili belki de en temel yanlış anlaşılma bu noktada şekillenmektedir. Sosyal hakların bir “dayanışma hakkı” olarak tanımlanması, onun karşılayanın bu dayanışma doğrultusunda eşitlerine ve benzerlerine göre biraz daha farklı ve ileri noktada bulunanın dayanışma yoluyla bu hakların sağlanmasını ve bu şekilde kavranmasını gerektirmez. Onu “dayanışma hakkı” haline getiren, daha farklı ve ileri noktada olanların  benzerlerinin de kendilerinin bulunduğu noktaya gelmesi için sarf ettikleri çabadır.

Kuşkusuz hakların doğru algılanması, o hakların varolması için yapılacak çalışmalar kadar önemlidir. Bu noktada çaba gösterenler de her zaman verdikleri emeğin ürününü alacaklardır.

Teşekkür ve saygılarımla.

 

MUSTAFA SÜTLAŞ

Sağlık Hakkı Hareketi Derneği

Yönetim Kurulu  Başkanı

Kasım/2007

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NOT: Bu yazıda sunulan veriler Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve DSÖ Üreme Sağlığı İşbirliği Merkezi,  HÜ. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM)’dan Prof. Dr. Ayşe Akın’ın bu konudaki sunumundan derlenmiştir.